Ülkemizde yaşanan korkunç bir olay, tüm toplumda derin bir üzüntü ve öfke yaratmıştı. Geçtiğimiz yıl, 18 yaşındaki Erva'nın kaybolmasının ardından yapılan araştırmalar, genç kızın bir cinayet kurbanı olduğunu ortaya çıkardı. Erva'yı katleden sanık, adaletin karşısına çıkarken, mahkeme süreci dikkatle takip edildi. Bu süreçte, hem aile hem de kamuoyu Erva'nın katilinin alacağı cezayı merakla bekliyordu. Nihayet, mahkeme kararını açıkladı ve sanığa verilen ceza, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
Erva, genç yaşında hayattan koparılırken, olayın detayları da yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başladı. Olayın hemen ardından başlatılan soruşturma, katilin kimliğini tespit etmek için yoğun bir şekilde sürdürüldü. Erva'nın kaybolduğu gün, son telefon görüşmesinin yapıldığı yerin yakınlarında bulunan güvenlik kameraları, katilin izini sürmekte büyük bir yardımcı oldu. Yapılan araştırmalar sonucunda, Erva'nın daha önce tanıdığı bir kişi olan sanığın adı öne çıktı.
Sanık, Erva'yı, daha önceki akrabalık ilişkileri sebebiyle tanıdığı ve güven duyduğu bir ortamda, haince bir planla tuzağa düşürdüğünü kabul etti. Olayın ardından Erva'nın cesedine ulaşılması, soruşturmanın seyrini değiştirdi. Cesedin parçalar halinde bulunması, cinayetin ne denli vahşice işlendiğini gözler önüne sererken, aile ve toplum üzerinde de büyük bir travma yarattı. Olayın detayları, yalnızca katilin psikolojisini değil, aynı zamanda toplumsal dinamikleri de sorgulamaya açtı.
Mahkeme süreci sonunda sanığa verilen ceza, kamuoyunda geniş bir tartışma başlattı. Katil, cinayet ve cesedi parçalama suçlarından yıllarca hapis cezası alacakken, pek çok kişi bu cezanın yeterli olup olmadığını sorguladı. Erva'nın ailesi, adaletin yerini bulduğunu düşünse de, birçok kişi daha ağır bir ceza bekliyordu. Özellikle sosyal medya platformlarında, #AdaletİçinErva etiketi altında yapılan paylaşımlar, bu travmanın unutulmaması için büyük bir farkındalık yaratmaya çalıştı.
Adaletin nasıl sağlanacağı, sadece bu davayla değil, bir bütün olarak toplumun kanayan yarası haline gelen kadın cinayetleri ve şiddeti konusundaki yaklaşımla da ilintili. Uzmanlar, bu tür davalarda verilen cezaların caydırıcılığının önemine dikkat çekerek, toplumun daha sağlıklı bir yapıya kavuşabilmesi için sistemin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Erva'nın davası, başka kadın cinayetlerine ve şiddet olaylarına da ışık tutarak, konunun ne denli kritik olduğunu gözler önüne seriyor.
Bu süreçte, Erva'nın hatırasını yaşatmak ve benzer olayların bir daha yaşanmaması için mücadele eden birçok sivil toplum kuruluşu ve birey, kamuoyuna daha fazla ses sağlamaya çalışıyor. Herkes, bir daha asla böyle bir trajedi yaşanmaması için duyarlılık gösterilmesi gerektiğini biliyor. Erva'nın davası, toplumsal bir uyanışın sembolü haline gelmiş durumda.
Sonuç olarak, Erva'nın katili için verilen ceza, sadece bir adalet örneği değil, aynı zamanda toplumda var olan sorunların bir yansıması. Bu tür olayların önüne geçebilmek adına yapısal değişimlere ihtiyaç duyduğumuz aşikar. Erva’nın hikayesi, tüm kadınların güven içerisinde yaşayabilmesi için bir farkındalık kaynağı olmalı.